29 Kasım 2011 Salı

Kireç Önleyici Yerine Çamaşır Sodası Kullanalım


Eski zamanların temizlik alışkanlıklarından biride çamaşırların soda takviyesi  ile yıkanmasıydı.  Ne yazık ki günümüz yaşantısında daha temiz olur diye işimiz toz deterjanlara ve kireç önleyicilere kaldı. Oysa ki çamaşırları toz deterjanla yıkadığımızda fayda yerine zarar görüyoruz. Eğer çamaşırlarınızın temizlendiğini fayda olarak görüyorsanız şunu bilin ki, zararı daha çok olan bir ürünün tek bir faydası, onu masum göstermez.
Tek amacı sadece çamaşırın temizliğine odaklanmış masum görünen deterjan, çamaşırlara sinmekle bedenimize, atıklarıyla da çevremize zarar vermektedir.
Temizlik için Sodyum Karbonat (çamaşır sodası) ve Toz Sabun yeterlidir
Makinenize kireçlenmesin diye ilave ettiğiniz kireç önleyiciler  ile çamaşır sodası aynı işi görüyor; Kireci etkisiz hale getirmek. Madem ikiside kireci etkisiz hale getiriyorsa neden:
- Kimyasal olanlara daha fazla para harcayasınız?
- Çevreye karışan suyu kimyasallarla kirletesiniz?
Oysa bildiğmiz Çamaşır Sodası hem mükemmel bir temizlik sağlıyor hemde makinemizi kireçten koruyor.
Deterjan yerine toz sabunu kullanmanız soda ile etkin bir temizliği fazlasıyla sağlayacaktır, hemde hiç kimseye ve hiçbir yere zararı olmadan.
Çamaşır sodası - Tül beyazlatıcı - Lavabo açıcı - Bulaşık makinesi deterjanı

Çamaşır Sodasının Tarihi

Çamaşır Sodası

XVIII. Yüzyılda en verimli iki sanayinin madencilik ve dokuma olduğunu hatırlatalım. Kimya, dokuma alanında, lavoisier’den önceki yıllarda da büyük rol oynamıştı. O kadar ki, bu yüzyılın sonlarına kadar kimya her şeyden önce kumaş boyama sanatıydı diyebiliriz. O dönemde şu boyayıcı maddeler kullanılmaktaydı:

Meksika’dan, Kanarya Adalarından ve Hindistan’dan ithal edilen kırmız böceği; Meksika ve Antiller’den bakam ağacı; Hindistan ve Uzak Doğu’dan çivit, Brezilya’dan brezil. Orta Doğu’dan mazı, vb. Bazen kumaş, boyayı kendiliğinden emerdi, bazen de boyadan önce kumaşı yağlardan arıtmak gerekiyordu. Kısacası, dokuma eskiden beri bilime dayanan bir teknik olmuştu.

Kumaşları yağlarından arıtmakta şapın ne gibi yararları olabileceğini ilk sezen, İngiliz Wtlliam Petty (1623-1687) olmuş ve: “Şap, kumaşla boya arasında bir bağdır,” demişti. Ama boyamada en yararlı çalışmaları yapanlar Fransızlar oldular. Fizikçi Cisternay Du Fay (1698-1739) boya ve şap oranını tam olarak tespit etti. Kimyagerler “Jean Hellot (1685-1766), Pierre-Joseph Macquer (1718-1784) ve İngiliz meslektaşları Bancroft (1744-1818)” yüzlerce yıllık tekrarların dışında bir teknik bulmaya çalıştılar. “Boya Sanatının öğeleri” adlı eserin yazarı olan büyük kimyacı Claude Berthollet (1748-1822), Lavoisier’nin görüşlerine dayanarak kimyaya, bilime dayanan bir yöntem kazandırmaya çalıştı.

İki başka teknik daha boyaya sıkıca bağlıydı: Birincisi, deri sanayisinde de kullanılan şap üretimi. Şapın 1461′de Kilise topraklarında keşfedilmiş olması nedeniyle, üretimi XV. yüzyılın sonuna kadar Papalığın tekelinde kalmış, üç yüz yıl içinde de bütün Avrupa’ya yayılmıştı. İskoçyalı Kimyacı Peter Spence 1845′te modern yöntemi keşfedinceye kadar şap üretiminde bir değişiklik görülmedi. İkinci tekniğe gelince; bu, kumaşların beyazlaştırılmasıydı. Soldurma işlemi, kumaşları uzun zaman güneşe sermek yoluyla sağlanıyordu. Berthollet, Gobelins’deyken bunu klorun etkisinde bırakmakla elde etti. Sonra da klorlu tuz bileşimi icat ederek bunu, Paris yakınındaki Javel köyünde sanayi çapında üretmeye başladı. Ev kadınlarının o gün bugündür kullandıkları Javel çamaşır suyu böylece bulunmuş oldu.

Kumaşları dokumak ve boyamakla iş bitmiyordu, bunları bir de yıkamak gerekiyordu. XVIII. yüzyılın sonuna kadar, yıkama bir sorun olmamıştı. Venezüella ve Mısır’dan gelmekte olan sodyum karbonattan ya da İspanya kıyılarında çıkarılan bir deniz bitkisini yakarak sabun imal ediyorlardı. Bundan başka potasyum ve sodyum külleri de cam ve kâğıt üretiminde, yünlerin yağlardan arıtılmasında kullanılmaktaydı.

Ne var ki. Devrim öncesinden başlayarak İspanya ile ticaret yavaşlamış ve birkaç yıl sonra da büsbütün durmuştu. O kadar ki, sodyum karbonatın yerini tutabilecek bir madde bulmak zorunluydu. 1788′de Bilimler Akademisi, bulana prim vaat etti. 1790′da Nicolas Leblanc (1742-1806) adlı bir aday çıktı. Orleans dükünün özel doktoru olan Leblanc, nötr tuzlar hakkında kayda değer araştırmalar yapmıştı. Şimdi de deniz tuzunu, yüksek ısıda kömürün ve sülfirik asitin etkisinde tutarak yeni bir madde imal etmeyi teklif etmekteydi. Fakat elde edilen madde kaliteli olmakla birlikte çok miktarda, pis kokulu bir kalıntı bırakıyordu ve bundan kurtulmanın nasıl mümkün olabileceğini kimse kestiremiyordu.

Bu, en sonunda pratik bir güçlüktü, ama Bilimler Akademisi bunu bahane ederek bilgine primi vermedi. Leblanc’a güveni sarsılmayan tek kişi, efendisi Orleans düküydü. Hatta Saint-Denis’de bir fabrika kurup bu maddeyi üretebilmesi için kendisine 200.000 frank sermaye verdi. Ama şanssızlık Leblanc’ın yakasını bir türlü bırakmıyordu. Devrim sırasında Orleans dükü tutuklandı ve giyotinle idam edildi. Bütün mallarına el konulduğundan, fabrika elden gitti. Böylece mucit günden güne yoksulluğa düştü. Sonunda 1804′te haklarını tanıdılar, ama bu defa da kapitalistler elinden tutmak istemediler. Herkes tarafından terk edilmiş ve umutsuz kalmıştı. Leblanc bu duruma dayanamayıp intihar etti.

Leblanc yönteminin sakıncalarının kolaylıkla giderildiğini ve nice sanayicinin onun sayesinde servet sahibi olduğunu düşünecek olursak, bu karayazı insanı daha çok üzüyor. Mucitin ailesi yoksulluk içinde yaşarken vatandaşlarından Jean Darcet adlı biri. (1777-1886), ‘mamulü’ verimli olmaktan çıkaran kalıntılarından kurtarmanın yolunu buldu. O sırada işi İrlandalı James Muspratt ele aldı (1793-1886). Sırasıyla eczacı çıraklığı, Wellington ordusunda asker ve İngiliz donanmasında subay adaylığı yapmış olan bu serüvenci, 1822′de Liverpool’a yerleşmiş ve Leblanc yöntemiyle sodyum karbonatı imal etmeye karar vermişti Darcet’nin yöntemini geliştirip buna yenilerini de ekledikten ve birçok mali güçlükler atlattıktan sonra bu maddeyi sanayileştirmeyi başardı. Malını bütün dünyaya kabul ettirmek için uzun yıllar çabaladı ve XIX. yüzyılın ortalarına doğru kesin başarıya ulaştı. 1863′te bütün dünyaya yılda 300.000 ton mal satmaktaydı. Sodyum karbonat gelişmiş, büyük kimya sanayii kurulmuştu.

Yine aynı yıl içinde yani 1863′te yarım yüzyıldan beridir laboratuvarları uğraştıran bir buluş daha sanayiide bomba etkisi yaptı: Yirmi beş yaşında bir Belçikalı kimyager daha kolay ve daha ucuz bir üretim yöntemi öneriyordu.

Bu genç mucit Ernest Solvay (1838-1922) idi. 1836′da İskoçya’da, daha sonra Viyana, Leeds ve Paris’te denenip de mali felâketlere yol açan bir yöntemi başarıya ulaştırmıştı. Bu, tuzu amonyak ve karbonik gazla işlemekten ibaretti. Reaksiyon sodyum bikarbonat vermekte, bundan da, ısıtılarak istenilen karbonat elde edilmekteydi. Hemen şuna işaret etmeliyiz ki, bu yöntemin basitliği bir görünüşten ibaret olup aslında Solvay’ı uzun zaman uğraştırmıştı. Solvay’ın yönteminin gerçek bir ihtiyaca karşılık verdiğine de inanmamız gerekir. Çünkü birkaç yıl içinde Belçika, A.B.D. Almanya, Rusya ve daha birçok ülkelerde üst üste fabrikalar kurulmaya başlandı. Böylece Üretim 1875′te 40.000 tona, 1895′te 1.000.000 tona yükseldi. 1902′de de dünyada üretilen 1.800 000 ton sodyum karbonatın 1.650.000 tonu Solvay yöntemiyle elde edilmekteydi.

Solvay, zavallı Leblanc’ın tersine şanslı çıkmış, büyük bir servet, ün ve sevgi kazanmıştı. Ama bunları iyiye kullanmasını bildiğini de hemen eklemek gerekir. Her şeyden önce, çok zengin bir sanayici olduktan sonra bile bilim aşkını kaybetmedi. Aynı zamanda büyük bir insanseverdi. Brüksel ve Paris’te enstitü ve kurumlar kurdu. 1911′de de bütün dünya fizikçilerim Belçika’nın başkentinde toplayacak bir kongreler sistemi meydana getirdi katkısının özellikle büyük etki ve sonuçları olmuştur. Planck, Rutherford, Bohr gibi bilginler buluş ve icatlarını burada açıklamışlar ve bu toplantılar Curie, Einstein, Jeans, Langevin, Perrin, Poincare ve daha başka ünlü bilim adamlarının bir araya gelmelerine fırsat hazırlamıştı.

26 Kasım 2011 Cumartesi

Tül ve Perde Bakımı


Bakım için püf noktalar;

Perdeler pahalı oldukları için bakılmaları konusunda da dikkat ister. İşte tül perdelerin bakımları için akılda kalacak birkaç öneri:

* Tül perdeler normalde yılda 4 kez yıkanmalıdır. Ancak sigara içiliyor, soba yanıyor ve kaloriferlere yakınsa bu yıkama 5 ya da 6'ya çıkarılabilir.

Buruşmalarının önlemleri için camdan alınır alınmaz bekletilmeden TüL beyazlatıcı ile yıkanması gerekir.

* Yıkanan tüller üst üste bekletilmemeli, hemen asılıp kurutulmalı, yedeği yoksa ütülenip asılmalıdır.

Tüller bol suda yıkanıp, durulanmalıdır. Tüllerin yıkanacağı su 30 dereceden fazla soğuk olmamalıdır.

* Küvette yıkanan tüllerin suyu değişeceği zaman buruşmamaları için banyoya enine konarak bir sopanın üzerine uzunlamasına asılmalıdır.

Tüller elde yıkanacaksa çamaşır makinesine konulan deterjandan biraz daha fazlası kullanılmalıdır.

* Yıkanan tüller silkelenmeli, dikiş yerlerinden normal şekilde hafifçe düzeltilerek asılmalıdır.

Kalın perdeler ile ince olmayan tüllerin tozları ara sıra elektrikli süpürgeyle temizlenmelidir.

* Tüller çok kirli ise, yıkanmadan önce bir iki saat ılık suda tutulmalıdır. Tüllerin üzerinde lekeler oluşmuşsa önce macun hale getirilen deterjan bu lekelerin üzerine sürülüp 1 saat bekletilip sonra yıkanmalıdır.

Pahalı, çabuk sökülebilir, değerli tüller kullanılıyorsa büyük bir yastık kılıfı içinde yıkamak gerekir.

* Eğer tüller bilinenden daha fazla kirli ve sararmışsa bir su yıkadıktan sonra deterjanlı suya 1 su bardağı amonyak koyup 2 saat bekletilmeli ve bir yıkamadan sonra birkaç kez durulanıp, güneşte kurutulmalıdır.

İri delikli naylon ve renkli tüllerin şekil ve motiflerinin bozulmaması için son yıkama suyuna 1 çay bardağı demli çay suyu karıştırılıp durulanmalıdır.

* Dantellerin temiz olması için 2 litre suya biraz çivit ve bir çorba kaşığı limon suyu karışımı eklenerek, suda yıkanıp, bolca durulandıktan sonra bir havlu üzerine yayılarak kurutulur.

Sararmaya yüz tutan beyaz naylon perdeler, pastalara konulan kabartma tozu katılmış suya bastırılır, 30 dakika bekletildikten sonra yıkanır.

* Ağır kadife, saten veya ipek kalın perdeler evdeki makinelerde zor yıkanacağından, kuru temizleme yaptırılmalıdır.Yıkanan perdeler takılmadan korniş ve raylar nemli bezle temizce silinmeli,perde takozları ile halkalarının da tamam olduğuna dikkat edilmelidir.

Küçük pencerelerde yarım perde ışık yönünden tercih edilmelidir. Ayrıca kışın kalorifer ve sobadan ötürü kısa, yazın uzun perdeler kullanılmalıdır. Ancak enerji tasarrufu açısından kalın perdeler uzun olduğunda soğuğun içeri girmesi önlenir.

* Özellikle mutfakta ışığı kesmeyecek, ocak üstüne gelmeyecek boyda perde kullanılmalı ve sık yıkanmalıdır.

Çamaşırlarınıza zarar vermeden bakmanız için yararlı websayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Çamaşır Sodası - http://www.ankarasodamatik.com

Kireç Nedir ve Kireci Nasıl Çözeriz ?


Kireç : Kireç, doğada kireçtaşı veya kalker (CaCO3) olarak bulunan kayaçların belli ebatlara indirgendikten sonra, fırınlarda yakılmasıyla elde edilir.
Kireç, bazların içinde, elde edilmesi en kolay ve en ucuz olanıdır. Bilhassa sodyum hidroksit (NaOH) ve sodyum karbonat (Na2CO3) gibi mühim bileşiklerin üretiminde kullanılması, kirece büyük sınai önem verdirmektedir. Baz olarak sodyum hidroksitten başka birçok hidroksitlerin üretiminde de kullanılmaktadır. Bununla beraber kireçten yalnız baz olarak değil ihtiva ettiği yabancı madde, özellikle kil miktarına göre ’zayıf kireç’ veya ’su kireci’ adı altında yapı malzemesi olarak da istifade edilmektedir. Ayrıca boya ve kağıt sektöründe de kullanılmaktadır. Detaylı bilgi için == > Çamaşır Sodası

Şebeke suyunda aşırı kireç bulunması durumunda;

    * Çamaşırcılıkta tatlı su gerekir. Ca ve Mg iyonları sabundaki yağ asidi iyonlarıyla suda çözünmeyen tuz meydana getirir ki, bunun sonucu sabun köpürmez. Dolayısıyla da temizleme yapılamaz. Ancak suyun sertliği gittikten sonra sabun köpürmeye başlar. Çamaşırları temizlemek için kullanılması gereken deterjan ihtiyacı iki kat artar. Aşırı deterjan kullanımı ve kireç oluşumu çamaşırların sertleşmesine neden olur. Yüzey temizliği başta olmak üzere tüm temizlik faaliyetlerini zorlaştırır. Bulaşık makinelerinde yıkanan cam bardak, tabak vb. malzemelerin üstünde beyaz kireç lekeleri gözlemlenir.
    * Soğutma sistemi şebeke ağında kireç varlığı kabul edilemez.
    * Isıtma sistemlerinde kireç birikimi, tesisata zarar verir ve ısınma maliyetlerini artırır, kullanım ömürlerini önemli ölçüde kısaltır, sistem ısısının yayılımını izole eder. Borularda birikerek suyun akış hızını azaltır, yüksek katlara su çıkmasını engeller ve su giderlerinde tıkanıklığa neden olur. 9 mm' lik kireç tabakası ile kaplı bir kazanın ısınması için yaklaşık %53 daha fazla enerjiye ihtiyacı vardır.
    * İnsan sağlığına özellikle cilt, gözler ve saçlar başta olmak üzere önemli zararlar verir. Kireç tabakalarına yapışan organik (yosun, bakteri) ve inorganik (sülfat, demir) maddeler kötü suyun kötü kokmasına neden olur, sertliğini artırır ve lezzetini azaltır. Sert su ile banyo sonrası cildin kuruması ve saçların keçeleşmesi görülür. Yıkanan çamaşırlarda sertleşme görülür.

Kireci atık su sistemlerinin arıtımı işleminde de kullanırız.

Su nakilli sistemlerde pas molekülleri durağan olmayan bir formda parçalanır ve yıkanarak yok edilir. Demir artık Fe2O3’ e değil, korozyonun ileriki formları olan ve kimyasal reaksiyonları etkilemeyen Fe2O4’ e (magnetit) reakte olur. Kireç suda çözünmemiş olarak daha uzun kalır ve çok daha kısıtlı bir alanda kristalleşir. Kireç artığı ve diğer tuzlar hemen hemen her suda dağılmış bir biçimde bulunabilir. Suda yeterince CO2 olduğu sürece suda bulunan kireç artığı dağılmış bir şekilde kalmaya devam eder. Eğer suyun sıcaklığı arttırılırsa, CO2 serbest kalıp çıkar ve daha az kireç artığı dağılmış halde suda kalır. Bu işlemi kendi kendine hızlandırarak yüzeylerde tortu bırakır ve nihayetinde boruları, valfleri ve sistemin diğer bileşenlerini tıkar. Bu sorundan kaçınmak için, suya özellikle kritik uygulamalarda kimyasal işlemler uygulanır. Çok fazla su kullanılan uygulamalarda, kimyasal kullanımı, maaliyetler açısından kabul edilemez fiyatlara erişebilir. Bu nedenle işletmeciler genellikle eşanjörlerin, soğutma kulelerinin v.s. belli zamanlarda kirecini temizletmeyi tercih ederler.

Sert suyu yumuşatmanın bilinen üç yolu vardır.

   1. Tuz kullanarak suyun içindeki ion değişimini temin etmek, bu yolla mineralleri yapıştıkları yerden sökmek veya yapışmalarını önlemek.
   2. Suya ( fosfat ) gibi bir takım kimyasallar katmak.
      Her iki metot da uygulama bakımından hem pahalıdır, hem de zordur.
   3. Üçüncü bir metot ise, miknatıs veya elektrostatik bir sistem ya da bir cihaz kullanarak suyun sertliğini ortadan kaldırmaktır. Bu metodla kireç sistemden arıtılmaz sadece belli bir süre kirecin etkisiz kalmasını sağlar. İyonlar belli bir süre borulara yapışmaz.

Dikkat:

    * Musluk suyunun kireci (sertliğini) limon,sirke vs. dökerek giderilemez. Çünkü zayıf asit sistemdeki kireç üzerinde etkili olamayacaktır.
    * İnsan vücudu Ca ve Mg minerallerine ihtiyaç duymaktadır ve kireç önleyici cihazlarla bunun doğrudan alınması sakıncalıdır. İçme suları içinde bir miktar Ca ve Mg kalmasına izin verilmelidir.
    * Kombide kireçlenme pek olmaz (ısıtma devresinde) çünkü su kapalı sistemde çalışır. Isınan su kireç bırakarak yüzeye yapışır. Ancak bu çok büyük su miktarlarında olur. Kombide su değişimi arıza haricinde olmadığından mevcut su kirecini bıraksa bile bu yüzeyi kaplamayacak kadar düşük miktardadır. Bu yüzden kireçleme olmaz. Ancak aynı durum şofben devresi için geçerli değildir. Çünkü soğuk su kireç bırakmadığından sorun olmaz ama sıcak su çıkışındaki su kombinin ya da şofbenin sıcak su devresinde zamanla kireçlenmeye yol açar. Çünkü bu su dönüşümlü değildir. Isıttığınız su akıtılmakta ve sürekli taze ve kireçli su gelmektedir.

Çamaşır Sodası - Lavabo Açıcı - Tül Beyazlatıcı

Bulaşık Makinesi Deterjanı Kullanırken Dkkat Edilmesi Gerekenler

Bulaşık Makinası kullanan tüm tanıdıklarınıza iletin lütfen
Kullandigimiz deterjanlarin hem cevre hem de sagligimiz uzerinde son derecede olumsuz etkileri var bilindigi gibi.
Ancak Ankara Sodamatik'in ürettiği bulaşık makinesi deterjanı bu olumsuz etkileri sıfıra indirmektedir.

Ozellikle yemek yedigimiz kaplarin temizlenmesinde kullanilan deterjenlarin cok iyi durulansa bile kalinti biraktigi biliniyor uzun yillar boyunca bu kalintilar gidalarimiza bulasiyor ve bu vasita ile sindirim sistemimize tasiniyor. Petrol esasli kimyasal maddelerden olusan ve son derecede guclu olan bu kimyasallar kronik hastaliklarin tetikleyicisi.

Bu kimyasallar kanalizasyon sistemine karisiyor oradan da nehirlere gollere ve denizlere . Bu sentetik kimyasallar denizlerde de besin zincirine bulasarak tekrar sindirim sistemimize donuyor ne yazik ki.
Bir sure once bir deneye basladim ve bulasik makinasinda ARAP SABUNU kullandim. Daha once doktor tavsiyesi ile cocuklarin biberonlarinin temizlenmesinde kullanmistim dogal ve zararsiz oldugunu biliyordum bulasik makinesinde ne sonuc alacagimi merak ettim.

Ayrıca kendi üretmiş oldukları çamaŞır SodaSı da kullanıcılardan yoğun talep görmektedir.

Ankara Sodamatik - Tüketici Soru ve Cevapları

Çamaşır makinesinde neden kireç önleyici kullanılmalıdır?

Şehir şebeke sularında kalsiyum, magnezyum ve demir iyonları gibi suyun sert olmasına sebep olan iyonlar mevcuttur. Bu iyonların miktarı şehirden şehire miktar bakımından farklılık gösterse de Türkiye genelinde bütün şehir şebeke sularında bu iyonlardan ötürü sertlik vardır. Çamaşır makinesi çalışmaya başladığı andan itibaren rezistans ısınmaya başlar eğer makinede kireç önleyici kullanılmamışsa rezistansa kireç taşları yapışmaya başlayacaktır. Daha önemlisi kireç önleyici kullanılan yıkamalarda su yumuşatıldığı için deterjanın yıkama gücü artacaktır. Buda çamaşırların temiz ve beyaz olmasını sağlayacaktır. Çamaşır makinesinde bulunan parçalar arasında kireç taşlarından direk etkilenen rezistansdır. Dolaylı olarak etkilenen rezistansın ısıtma gücünün azalmasından ötürü elektronik parçalardır.

ANKARA SODAMATİK sadece kireç önleyici midir?
ANKARA SODAMATİK iki özelliğe sahiptir. ÇamaŞır SodaSı, Çamaşır makinesini kirece karşı korur ve ilave olarak, bileşiminde bulunan beyazlatıcı, temizleyici ve çıkan kirleri tekrar çamaşır dokularına yapışmasını engelleyici kimyasallar ile mükemmel beyazlık ve temizlik gücüne sahiptir.

Çok kirli ve lekeli çamaşırlarda ANKARA SODAMATİK nasıl kullanılmalıdır?

Çok kirli ve lekeli çamaşırlarda renklileri 1 saat, beyazları 3 saat önceden 1 ölçek Ankara Sodamatik’li sıcak suda bekletip sonra makinenizde yıkayınz.

ANKARA SODAMATİK renkli çamaşırlara zarar verir mi?

Ankara Sodamatik hem renkliler hem de beyazlar için mükemmel temizleme özelliğine sahiptir.  Ankara Sodamatik içeriğindeki kimyasallarla renkli çamaşırlara hiçbir zarar vermeden mükemmel temizlik sağlar.